Psikodermatolojik Hastalıklar
Vücudun diğer organlarını merkezi olarak yöneten ve en karmaşık organ olan beyin ile vücutta dış etmenlere karşı bariyer görevini yapan, yaklaşık 2 kg ağırlığıyla vücudun en büyük organı olan deri embriyonel dönemde ektodermden gelişir. Embriyonel dönemde başlayan bu birliktelik yaşam boyu birbirlerini etkileyerek devam eder. Psikiyatri daha çok içsel, görünmez bozukluklara odaklanırken, dermatoloji dışsal, görünen olaylara odaklanır. Bu 2 disiplin ile nöroendokrin ve immun sistem arasında kompleks bir etkileşim vardır. Bu yüzden nöro-immun-kutanöz sistem olarak tanımlanır(NICS). Sinir sistemi, deri ve immunite arasındaki etkileşim NICS’ten salınan mediatörler aracılığıyla olur. NICS destabilize olduğunda çeşitli inflamatuvar cilt hastalıkları ve psikiyatrik durumlar ortaya çıkar. Fakat bazı hastalıklarda psikiyatri ve dermatoloji arasındaki sınır kaybolmaya başlar. Bu noktada, psikiyatri ve dermatoloji arasındaki ilişki ve etkileşime dayanan ortak bir çalışma alanı olarak ‘’Psikodermatoloji’’, psikosomatik tıp içinde yeni bir disiplin olarak ortaya çıkar. Bu yazıda konuya ilgi çekilmesi ve ‘’Psikodermatolojik Bozuklukların Sınıflandırması’’ ile psikodermatolojik hastalıklar özetlenmeye çalışıldı. Cilt hastalarının üçte birinden fazlasında etkili tedavi için ilişkili psikolojik faktörlerin göz önünde tutulması gerekir. Dermatologlar emosyonel-psikolojik faktörlerin; hastalıkların oluşumu, seyri ve tedavisinde önemli olduğunu görürler. Psikokutanöz bozukluğa sahip hastalar psikiyatri branşına sevke sıklıkla direnç gösterirler.Bu yüzden birinci basamak hekimleri, psikiyatristler ve dermatologlar arasında iletişim önemlidir.Sadece kozmetik sorunlar olmayan dermatolojik bozukluklar, hastanın kendisini, ailesini ve çevresini etkileyen çeşitli psikolojik faktörlerle ilişkilidir.Psikiyatri ve dermatolojinin yeni ve alt uzmanlık alanı olarak psikodermatoloji ortaya çıkmıştır. Son zamanlara kadar cilt hastalıkları ve ruh arasındaki ilişki kesinlikle göz ardı edilmiştir. Psikodermatoloji anlaşıldıkça; biyopsikososyal yaklaşımlar ve birinci basamak hekimler, dermatologlar ve psikiyatristler arasındaki irtibat arttıkça çok daha faydalı olacaktır.